Eski Yunanlıların yıllar boyunca aktardıkları hikâyeler gerçek yaşamla felsefe arasında bağlantı kuruyordu.
Her biri geçek dışı da olsa, çıkarılan ana fikir yaşamın temel taşlarını oluştururdu.
Bu hikâyelerden biri de babasının uyarılarına rağmen güneşe çok yakın uçan bir çocuğun ölümüyle ilgili.
Ikarus’un hikâyesini hiç duymuş muydunuz?
Hikâye, Atina’da yetenekli bir zanaatkâr olan Daedalus ve oğlu Ikarus’un etrafında dönüyor.
Bir gün Kral Minos, Daedalus’a korkulan Minator’u içine koymak için bir hapishane tasarlamasını emretti, ancak Deadalus bir hapishane hücresi yapmak yerine bir labirent tasarladı fakat labirentin içine giren biri asla çıkamazdı.
Labirentin tamamlanmasından sonra, Kral Minos, Minator’un varlığını bir sır olarak saklamak için Daedalus ve oğlu Icarus’u bir kuleye kilitledi.
Daedalus, adadan kaçmak için ilginç bir fikir buldu.
Tüm kuşların tüylerini balmumuyla birbirine yapıştırarak kendisi ve oğlu için kanatlar oluşturdu.
Kaçma zamanı geldiğinde, Ikarus’u güneşe çok yakın uçmaması konusunda uyardı çünkü çok yükseğe uçarsa kanatları erir ve çok alçaktan uçarsa su kanatlarını ağırlaştırarak dibe batmasına neden olacaktı.
Kuleden havalandıkları anda Ikarus uçmanın verdiği coşkuyu hissetti ve güneşin verdiği sıcaklığın büyüsüne kapıldı. Çok yükseğe uçtu, bal mumu eridi ve kanatları açıldı. Böylece Ikarus mavi denizin derinliklerinde kayboldu.
O zamanlar insanlara uçmak imkânsız gelirken Ikarus uçarak kendini tanrıların ve efsanevi yaratıkların olduğu bir dünyada, inanılmaz hissetmişti. Hırsına o kadar odaklanmıştı ki, sonunu kendi hazırlamıştı.
Gerçekten Ikarus’un sonunu kibri mi getirmişti yoksa merakı ya da cesareti mi?
Bundan pişmanlık duymuş muydu asla bilemeyeceğiz.
Hayatta böyledir ya,
Çok yüksekten uçarsan kendine kör olursun, çok alçaktan uçarsan kendinin farkına hiç varmaya bilirsin. Her iki uç noktada bizleri başarıdan uzaklaştırır bu nedenle o tutkuya ulaşmak için dengede olmak gerekir.
Ikarus’un hikâyesini her okuduğumda beni farklı bir bakış açısına yönlendiriyor. Bu nedenle bu hikâyeyi detaylıca okumanızı tavsiye ederim.
Kim bilir sizin karşınıza hangi yönüyle çıkacak…
